kayseri fikralari
Kayseri Fıkraları
ON BIN LIRAYI GÖRDÜ
Kayserili bir hayvan tüccari inegini satmak için pazara götürür. Inek ahirdayken inegin gözü önünde on bin lirayi sayip cebine koyar. Pazarda inegi on iki bin liraya satmak isteyen tüccara derler ki: -Bu inek on iki bin lira etmez. Kayserili yemin eder: - Vallahi de billahi de bu inek sabahtan on bin lirayi gördü.
CIRIT ATLARI
Kayserilinin biri Erzurum’da askermis. Atlari seven bu asker Dadasköy’de her Pazar günü oynanan ciridi izlemeye gidermis. Karinlari çekik, seke ayakli cins atlari hayranlikla izliyormus. Askerligini bitirmis ve aradan yillar geçmis. Kayserili artik seksen yasina girmis ve hastaymis. Iki oglu babalarina son isteginin ne oldugunu sormuslar. Ihtiyar baba demis ki: Ogul Erzurum’da askerken Dadasköy’de cirit oynayanlari izlerdim. O cins atlar hala gözümün tütüyor. Erzurum’a gidip o atlari görmek istiyorum. Ogullari hasta babalarini alip Dadasköy’e götürmüsler. Ihtiyar ciridi izler, bir de bakar ki o cins atlar yok! Cirit oyununda karinlari sismis beygir türü atlar var. Duruma üzülen ihtiyar, yani baslarindaki köy çesmesinden küzeye* su dolduran yeni bir geline yaklasir “Demek ki gelin de kocasindan memnun degil”: Evladim bundan atmis sene evvel, ben burada askerken cirit oynayanlari izlerdim, çok güzel cins atlar vardi. Simdi o atlarin yerini beygirler almis, o atlar nerede? Gelin der ki: - Amca eskiden gögüsleri killi dadaslar vardi ya, iste o atlara binip de gittiler.
ASKER ARKADAŞI
Kayserili Mehmet Aga Çanakkale’ye askerlik görevine gider. Orada Trabzonlu Cengiz ile ayni bölükte görev alir ve onunla tanisip candan arkadas olurlar. 36 ay askerlik süresince birbirlerine kenetlenir, kan kardesi olmaya karar verirler. Derken askerlik bitiminde Mehmet Aga memleketi Kayseri’ye, Cengiz de Trabzon’a döner. Aradan 25 yil geçer, birbirleriyle sadece mektuplasirlar. Cengiz Aga bir gün Adana’ya giderken Kayseri’de inip ve askerlik arkadasini ziyaret etmek ister ve arar sorar arkadasinin evini bulur. Hos besten sonra hal hatir sorulur. Cengiz Aga, üç çocugu oldugunu, bunlarin ziraatla (findikla) ugrastiklarini söyler. Kayserili Mehmet Aga ise dört tane oglu oldugunu, bunlarin ikisinin akilli diger iki tanesinin de akilsiz çiktigini söyler: -O nasil oluyor? diye Cengiz Aga sorar. Mehmet Aga akilli oglanlardan birinin kundura dükkani açtigini, digerinin ise giysi dükkani oldugunu: akilsizlardan birinin ise ögretmen oldugunu, digerinin de memur oldugunu söyler. Cengiz Aga kizar! -Ulan sen nasil konusuyorsun, okuyan mi akilli, okumayan mi? Ben bu isi anlamadim da, der. Mehmet Aga : -Ticaretle ugrasanlar has Kayserili, okuyanlar ise Trabzonludur der.
KAYSERİLİ ile ŞEYTAN
“Kayserili seytan gibi zekaya sahip”, “seytana pabucunu ters giydiren Kayserilinin yaninda seytanin lafi mi olur”, sözleri seytanin kulagina sik sik çalinmaya baslayinca, bu sözleri içine sindirememis. Seytan, Kayserili biri ile ortak arazi ekmeyi planlar. Seytan der ki kendi kendine: Görecegiz bakalim, seytan mi daha kurnaz, Kayserili mi? Ve gün gelir Kayseriliye sözü açar: -Seninle ortak bir pancar ekelim deyince Kayserili: -Hay hay ekelim, demis. -Ama her sey ortaklasa yapilir. Tarlalar sürülür, tohumu, gübresi hasat zamani beklenir. Seytan bu ya duramaz iste: -Sayin Kayserili arkadas, bak pancar yeserdi, yapraklari koca koca oldu. -Seninle bir pazarliga girelim. Üstü benim olsun topragin altta kalani da senin olsun, ne dersin? -Tamam, ortagima saygim ve güvenim sonsuz. Yesil yapraklar büyüdükçe seytanin da yüzü gülüyormus. Gün gelmis, mahsul kaldirilmis. Tüm yapraklari seytan alirken toprak altindaki pancari da Kayserili almis. Kayserili, pancari satmis bir sürü para alirken, seytan kendisini aldatan o yesil yapraklarla bes parasiz kalmis. Ve yenilgiye doymadigi için: -Kayserili arkadas seninle bir de bugday ekelim. Yalniz bu sefer topragin alti benim demis ve Kayserili de: -Peki üstü de benim, demis. Gene yil sonu gelmis, gene seytanda hüsran. Çünkü seytan, bugdayin saplarini alirken Kayserili de bugdayin denelerini almis. Artik dayanamayan seytan demis ki: - Aman be Kayserili arkadas pes benden. Senin namini duymustum da inanmamistim. Megerse sen neymissin be Kayserili, demis...
AĞALARIN VESTİYERİ
Tomarza’nin ileri gelen esrafindan 3-4 kisi sehir kulübünde bir araya gelerek imece usulü erzak alip yemek yapmislar ve içki masasi kurmuslar,baslamislar içmeye. Bu sirada içeriye mahalle bekçisi girmis ve onu da çagirarak masaya oturtmuslar. Yiyip içtikten sonra sira alinan erzaklarin ve içilen içkilerin paralarini toplamaya gelmis. Esrafin geleneginde fakirin ve yoksulun kollanip-gözetilmesi olmasina ragmen, masadaki giderlere bekçiyi de dahil etmek isteyince içlerinden biri itiraz ederek: - Fakirdir onu dahil etmeyelim. Giderleri toplamakta olan ilçenin ileri gelen esrafi: - Mademki bu bekçi ilçenin agasi ve esrafi degil, neden paltosunu ve sapkasini bizim paltolarin asili oldugu vestiyere asti?
CİGARA SARMA
Avsar köylerinden birisine kiz istemek için giden komsu köylüler, hosbesten sonra kizi isteyip de ayrilacaklari an gelince, Avsar köylüleri dünürcülügün hem olumlu sonucunu hem de samimiyetlerinin ileri derecesini ifade etmek için: Misafir gidici, tabakalarindan birer cigara daha saralim diyerek firsatçiligin tadini çikarmis olurlar...
ZEKA OYUNU
Alisveris için Istanbul’dan Kayseri’ye gelen Musevi is adami Simon, Tüccar Mehmet Aganin evine misafir olur. Kayseri’de kaldigi süreyi Mehmet Aganin evinde geçiren Simon’un gözü bir ara evin kösesindeki kediye yiyecek konan degerli bir antika tabaga takilir. Simon kendi kendine: -Yahu su Kayserilinin bilgisizligine bak. Degerli antika tabaginin kiymetini bilememis olacak ki, bu tabakla sokak kedisine yemek veriyor. Aklinca hemen kendi kendine tabagi elde etme plani yapar. Antika tabagi Mehmet Agadan dogrudan dogruya istemenin yanlis olacagini düsünür. Önce sokak kedisini alayim, sonra yiyecek koyma bahanesiyle tabagi da beraberinde isteyim der. Simon sabah kahvaltisini yapip Istanbul’a dogru yola koyulacagi sirada: - Besledigin su ev kedisi ne kadar güzel ve cins bir kediymis, hosuma gitti bu hayvancagizi bana satar misin? Kayserili sözüm ona gönülsüz bir eda ile: -Mademki hosuna gitti, seni kiracak degilim ya, satayim. Amaci sünepe kediden ziyade antika tabaga sahip olmak olan, Simon: Istanbul’da cam ve porselen tabakla bu hayvancagiza yiyecek verirsem belki gözleri bozulur, su tabagini da sar da beraberinde götüreyim deyince, Kayserili zeka oyununu kazanmanin gururu ile: -Simon Efendi Simon Efendi , bugüne kadar kaç kedi sattimsa bu antika tabagin sayesinde sattim. Antika tabaga sahip olma hayali kursaginda kalan Simon, köseyi döndükten sonra sünepe kediyi sokaga birakir ve Kayserilinin para kazanmadaki hünerini ve zekasini takdir eder.
İRTİFA KAYBEDİYORUZ
Bir uçakta, 99’u Laz, biri Kayserili, 100 kisi yolculuk yapmaktadir. Yolculuk sirasinda uçagin motoru ariza yapar. Kaptan pilot: Irtifa kaybediyoruz, lütfen valizleri asagi birakin. Bütün valizler asagi birakilir. Uçagin arizasi hala devam eder, koltuklar da asagi atilir ve nihayet uçagin yer dösemesi de birakilir, yolcular tavandaki korkuluklara tutunarak uçmaya devam ederler. Bu sirada kaptan pilotun sesi duyulur: Sayin yolcular bütün fazla agirliklari attik ama bir yolcunun agirligi maalesef fazla geliyor. Içinizden biri fedakarlikta bulunsun. Buz gibi bir hava eser, herkes susar. Uzun bir aradan sonra Kayserili seslenir: -Arkadaslar hepiniz akrabasiniz, birbirinizden ayrilamazsiniz,ben asagi atliyorum. Bütün yolcular büyük bir sevinçle Kayseriliyi alkislamaya baslar.
FABRİKANIN SAHİBİ DE...
Kayserilinin biri is için Amerika’ya gitmis. Hazir buraya kadar gelmisken, uzun yillardir görmedigi ve Amerika’da yasayan arkadasimi da ziyaret edeyim demis ve yanina gitmis. Baslamislar sohbete. Bizim Kayserili Amerika’da yasayan arkadasina sormus: -“Eee ne yapiyorsun, ne isle mesgulsün buralarda ?” Arkadasi: -“Abi su görmüs oldugun fabrikanin genel müdürüyüm ben” diyerek övünmüs. Kayserili: -“Yaziklar olsun sana” demis. Arkadasi sasirmis. -Neden ? Kayserili. -Bunca yildir Amerika’dasin fabrikanin sahibi olamadin mi daha ? Arkadasi: -Sorma abi ya Kayserili: -Neden ? Arkadasi: -Fabrikanin sahibi de Kayserili.
TİLKİYE CEZA
Bünyan’in köylerinden birinde bir bag sahibinin bagina tilki dadanmis. Adam, tilkiyi yakalarsam cayir cayir yakacagim diye ahdetmis. Bir gün tilkiyi yakalamis. Ancak dinimizde bir canliyi yakarak öldürmek yasak oldugundan su meseleyi bir de ona sorayim diyerek hocanin yanina varmis: -Hocam, ben bu hayvana ceza verecegim, ahdim var. Ancak yakmak günah sen bana, uygun bir ceza söyle demis. Hoca tilkiye bakmis bir de bagciya. Sonra basindan kavugunu çikarmis, tilkiye giydirmis, hayvani salmis. Bagci: -Aman hoca ne yaptin, demis. Hoca gülmüs: -Bu ceza ona yeter de artar bile demis.
BÜNYANLI HASAN PAŞA
Bünyanli Hasan ismindeki sahis, kendini pasa zannedermis .Hasan’a bir gün sormuslar: -Yahu sen pasayim diyorsun ama elinde pasalik vesikan yok. Istanbul’a git sana pasalik vesikani versinler. Hasan düsmüs Istanbul’un yollarina, varmis çikmis padisahin huzuruna. Padisah, Hasan’i dinlemis. Hasan’in safligi hosuna gitmis: -Oglum Hasan! sen köyüne git evraklarini daha sonra yollarim! Hasan sevinerek köye gelmis. Arkasindan da padisahin yazdirdigi evrak gelmis. Evrakta sunlar yaziliymis. Koramaz Dagi tarlan olsun Eger saban geçer ise Her hâneden bir yumurta Eger köylü verir ise Hasan, sen pasasin Su daglari asasin Sarumsaklu köyünde Yine pasaligini yapasin.
PROTESTO
Vaktiyle Kayseri Sanayi Bölgesinde sobaci ustasi Ismail Aga meslegini icra ederdi. Ticaret hayati iste... Bir gün verdigi senedin tutarini ödemekte zorlanmis. Senedi protesto olmus ve ihbar Ismail Ustanin adresine ulasmis. Protestoyu ögrenen usta utancindan ne yapacagini sasirmis ve baga kaçmis. Etrafina da haber sizdirmamis. Ama kulagi tetikteymis. Emniyet güçleriyle jandarma ya da alacagi olanlar grup halinde isyerine gelerek kendisini protesto edecekler diye günlerce kaçarmis. Aradan epey zaman geçtikten sonra ne olduysa olmus. Hele bir gidip ortaligi kolaçan edeyim demis ve is yerine ugradiginda herkesin aldirmaz bir halde isine gücüne devam ettigini görmüs. Hiç kimse kendisiyle ilgilenmiyormus. Protestoya dair kimse bir kelime bile söylemiyormus. Merak etmis ve dükkan komsularina sormus: -Beni protesto edenler olmadi mi? -Hayir. -Polis, jandarma ya da kalabalik bir alacakli grubu gelmedi mi? -Hayir. Ama komsusu noterden bu protesto evraklarinin geldigini söylemis ve evraki ustaya uzatmis. Usta protesto kagidini almis, masanin üzerine çarpmis: - Protesto dedikleri bu muydu? Bu ise her gün gelsin be birader!
KARADENİZ EŞŞEĞİ
Karadenizlinin biri birgün kayseriye gelir, pastirma dukkanina girer ve esnafla tanisir.Karadenizden geldim arkadas, gezerkende bi pastirmanin tadina bakayim dedim...ama duyduguma gore insanlara pastirma diye essek eti yediriyomussunuz dogrumu?? diye sorar Bu sorunun karsisinda tepesi atan kayserilide dogal olarak altta kalmaz ve : evet dogru, essekleride karadenizden getiririz..diye cevap verir .
BİRAZ DAHA OKUSA
Yahyali’ya Adanali bir ilkögretim müfettisi geldi ve kisa zamanda ahbap olduk. Kendisine köylere gittiginde genç ögretmenlere yük olmamasini, onlarin imkanlarinin kit oldugunu anlattim. Çevreyi iyi bildigim için falan köye gidince falan kisiye selam söyle, onda misafir ol, falan köyün muhtarinin hali vakti iyidir, onda kal gibi notlar verdim. Dikme köyüne varinca da Ates Aga’da misafir ol, fakat o çok nüktedandir, dikkat et, bir laf söyler altindan kalkamazsin, dedim. Günlerden bir gün müfettis, Ates Aga’ya misafir olmus. Çok iyi agirlamislar, ertesi gün ahirdan atini esegini çikartmis, hazirlamis, müfettisi ata bindirmis, kendisi de esege binmis, öbür köye kadar götürüyormus. Iki günden beri hiç de o anlattigim gibi nüktedan bir adam olarak göremedigi Ates Agayi müfettis yavas yavas yoklamaya baslamis: - Ates Aga, masallah senin Karakaçan çok hizli, ates gibi yürüyor, demis. - Evet beyefendi iyi yürür, demis. Bekledigi cevabi bulamayan müfettis, biraz sonra Ates Aganin esegi yerde gördügü tütün paketinin kagidini egilip koklayinca, Müfettis yine söz açmis: -Ates Aga, senin Karakaçan okuma da biliyor herhalde, demis. Artik sabri tükenen Ates Aga: -Evet bilir beyefendi. Biraz daha okusa müfettis olacakti zaten, demis.
DEVE ÇIKACAK DEĞİL YA
Dönemin Valisi Erkilet’e gider. Orada kendisine ikram edilen kahvenin ilk yudumunda agzina bir sinek gelir. Vali buna hiddetlenir, kahvehane sahibini çagirir. Adama bir sürü sayip döker: -Pis adam dikkat etsene. Bu ne saygisizlik... Adam sasirmistir. -Hayrola pasam n’oldu? Niye hiddetlenirsin? -Kahvenden sinek çikti, görmüyor musun? Adam gayet piskin bir sekilde cevap verir: - Verdigin kaç kurus para ki pasam. Elbette sinek çikacak kahveden, deve çikacak degil ya!...(
SEN EŞEK OLARAK KIYMETİNİ BİLİRSİN DE...
Kayseri’de çocuklar bir mahalle meydaninda ellerindeki antika paralarla bilye oynarlar .Oradan geçen Yahudi, çocuklarin oynadiklari paranin antika oldugunu anlayinca bunlari çocuklardan satin almak ister, çocuklara teklifini yapar. -Oynadiginiz paralari bana verin, size bir avuç para vereyim. Çocuklar kayitsizca Yahudi’ye bakarlar, içlerinden birisi: -Amca bunlarin parayla satilmasina ne gerek var. Eger çok begendinse, beni sirtina al, esek gibi anirarak su karsidaki agaca kadar götür, ben bunlari sana bedava vereyim. Yahudi çocugu sirtina alir, anirmaya baslar ve agacin dibine kadar götürür. Çocugu yere indiren Yahudi, parayi beklerken çocuk kaçar, arayi biraz açtiktan sonra karsisina durup gülmeye baslar. Yahudi neye ugradigini sasirmistir. Parayi alamayacagini anladigi için de yapacagi bir sey yoktur. Yalniz, niçin birakip kaçtigini merak eder ve sorar. -Sirtinda tasittin kendini, parayi da vermedin. Üstelik anir dedin, onu da yaptim. Peki niçin kaçiyorsun, parami niçin vermiyorsun? Çocugun kurnazca cevabini verir: -Bire ahmak adam, sen esek olarak bu paranin degerini biliyorsun da ben Kayserili olarak bilmez miyim!
DOĞURMASINI BİLMEYENİN..
Yolda yemek için yanina aldigi pastirmayi çaldiran Kayserili, hayli hiddetlenir .Onun “of, puff” diye sikintisini anlayan hemsehrisi, “Kendisine bu kadar dert etme.” diyerek onu teselli etmeye çalisir: -Bir parça pastirmayi çaldirdigina bu kadar hayiflanmanin bir anlami yok. Bos ver , gel bendekini beraber yeriz. Yol arkadasi, pastirmayi çaldirdigina bu kadar hayiflanmadigini belirterek durumu izah eder: -Adamin çaldigina yanmiyorum, pastirma dogramasini bilmeyen bir adamin eline geçmisse diye ona üzülüyorum, demis.
YAHUDİ ve KAYSERİLİ
Bir gün Yahudi , pazara bir topal esek getirir. Ancak esegin dogustan sakat oldugunu belirtmemek içinde nalini ters çakar ve satacagi müsterilerine, nalin ters oldugu için hayvanin aksadigini söyler. Esegi pazarda bir Kayserili alir. Pazarlik bitip para ve esek yeni sahiplerini bulunca Yahudi Kayseriliye takilir: -Kayserili, hani kurnazdiniz? Bak, sana sattigim esek nalindan dolayi aksamiyor. Hayvan aslinda sakatti. Seni aldattim. Kayserili güler. Ve cevabini kondurur: -Var git isine Yahudi. Benim de sana verdigim paralar sahte idi.
USTA MEHMET AĞA
Kayseri’de geçmis zaman içinde Usta Memed Aga adinda bir debbag yasarmis. Yardimcilariyla beraber her gün ise gider, pis kokular ve kirler içinde deri tabaklamasi yaparmis. Her aksam üstü basi kir pas içinde evine dönermis. Usta Memed Aga, evine dönerken her gün kazandigi 10 kurus parayla, tabaklamadan kalan pislikleri temizlemek için sabun ve temizlik malzemesi alirmis. Hemen hemen kazandiginin tamamini günlük suya sabuna harcarmis. Öyle ki elde bir kurusu dahi kalmazmis. Haniminin artik canina tak etmis. Kocasina bu isi birakmasini ögütlemis. Usta Memed Aga hanimina: - Bak hanim, köyden anan baban un bulgur göndermezse aç kalacagiz. Biliyorum ama benim bu isi yapmamin sebebini de ögren öyleyse demis. Sabah yardimcilari kapiya gelip avludan içeriye : -Haydi Usta, öglen oldu. Ise geç kaliyoruz diye seslendiklerinde hanimina dönerek: -Bak hanim, duydun mu? Usta Memed Aga diyorlar ya! Sirf bu lafi duymak için dahi bu is yapilir, simdi anladin mi?
KAYMAKAM ve ALEYİLLİLER
1960’li yillar. Bünyan Kaymakami, Belediye Fen Memuru Hayrettin Soylu ve Soför Cemal Dagasan köylere bir gezi yaparlar. Program geregi aksamüzeri Aleyli Köyü’ne ugrarlar. Muhtar, ihtiyar heyeti ve köylülerle köyün meseleleri üzerine sohbetten sonra vedalasarak köyden ayrilirlar. Soför Cemal stabilize köy yolunda yolu sasirir ve tekrar Aleyli’ye döner. Kaymakamin otosunu gören köy bekçisi hemen kosar ve : -Hayirdir Kaymakam Bey, bir sey mi unuttunuz ? der Bozuntuya vermeden kaymakam, soföre hemen devam etmesini söyler. Uzun ve mesakkatli bir yolculuktan sonra gece karanliginda yine bir köye girerler. Oradaki bir evden köyün ismini ögrenirler. Tabii ki yine Aleyli’ye gelmisler. Buna sinirlenen kaymakam silahini çeker ve soförüne namluyu çevirir: -Bak Cemal, silahimda tam üç mermi var. Sayet bir daha bu köye dönersen, Aleyli adini agzina alirsan önce seni, sonra Hayrettin’i öldürürüm. Son kursunu da sakagima sikar kendimi öldürürüm. Daha da siniri geçmeyen kaymakam köye dogru döner ve bagirarak söyle der: -Ulan Aleylililer, miknatisiniz mi var ulan, ikide bir bizi köye çekip duruyorsunuz.?
KAYNAK: http://www.kayseriliyim.com/kayseri/kayseri_fikralari.php
Kayseri İli Sayfasına Geri Dön